YUMURTA HÜCRELERİ GELİŞMEYE BAŞLIYOR

Üstte rahmin iç yapısı görülüyor. Yumurtanın
üretilmesi ve yolculuğunu tamamlaması için kadın bedeninde her türlü
önlem alınmış ve özel bir sistem yaratılmıştır. Örneğin fallop
tüpünün içinde bulunan milyarlarca hücre yumurtayı rahme ulaştırmakla
görevlendirilmişlerdir. Yanda olgunlaşan yumurtanın içine atıldığı
fallop tüpünün resmi görülüyor.
|
Yumurta, yumurtalık adı verilen ve her detayıyla bu iş için
özel tasarlanmış bir organda üretilir. Her kadında sağda ve solda birer
tane olan yumurtalıkların içinde sinirlerin, kan ve lenf damarlarının
girip çıkacağı kadar bir boşluk vardır. Boşluğun içinde kan bakımından
oldukça zengin lif dokuları da bulunur. Yumurta hücrelerinin güvenli
bir şekilde oluşmaları, beslenmeleri ve korunmaları bu dokular
sayesinde sağlanır. Bu korunaklı yapının içinde çeşitli boylarda ve çok
sayıda kesecikler (foliküller) vardır. Her kesecikte bir tane yumurta
ana hücresi bulunur. Her ay bu keseciklerden bir tanesindeki yumurta
hücresi olgunlaşarak döllenmenin gerçekleşebilmesi için yumurtalığın
dışına bırakılır.
Ancak bu üretim tek aşamalı bir üretim değildir; bir yumurta
hücresinin olgunlaşması birçok aşamanın ard arda gerçekleşmesi ile
mümkün olur. Yumurta ana hücresinin olgunlaşması ve bir üreme hücresi
haline gelebilmesi için öncelikle bir mitoz ve iki mayoz olmak üzere
bölünmeler gerçekleşir. Ancak belli bir sıralamada olan bu bölünmelerde
hiçbir şaşma olmaması gerekmektedir. Çünkü bölünmeler sonucunda
hücredeki kromozom sayılarında değişiklikler meydana gelir ve farklı
hücre tipleri oluşur. Tıpkı erkek üreme hücresinde olduğu gibi
kadınlarda da ana yumurta hücrelerinde 46 olan kromozom sayısı, bu
bölünmeler sonucunda 23'e iner.
Yumurta hücresinde meydana gelen mitoz ve mayoz bölünmeler
sonucunda üç adet küçük hücre ve bir adet büyük hücre (ootid) meydana
gelir. Küçük olan hücreler besin yetersizliğinden ölürken, büyük olan
hücre bazı değişiklikler geçirerek yumurtayı meydana getirir. Eğer
oluşan hücrelerin hepsi aynı büyüklüğe sahip olsalardı, döllenme sonucu
oluşan zigotun gelişmesi için gerekli olan besin yetersiz kalırdı.
Ancak hücrelerden birinin daha fazla besine sahip olması ve
diğerlerinin küçük olmasıyla böyle bir sorunun meydana gelmesi daha en
baştan engellenmiştir.
Yumurtanın olgunlaşması kendi kendine gerçekleşen bir olay
değildir. Başta da belirttiğimiz gibi bu gelişimi şekillendiren, erkek
üreme sisteminde olduğu gibi, beynin altına yerleştirilmiş olan hipofiz
bezinin salgıladığı hormonlardır. Yumurtanın oluşum aşamalarını ve bu
aşamalarda etkili olan hormonları şöyle özetlemek mümkündür

Yumurta hücresi, 150 mikron (bir mikron
milimetrenin binde biridir) büyüklüğünde renksiz ve yarı saydam bir
yapıdır. (üstte) Küre şeklindedir ve dış kısmı jelatin benzeri bir
zarla çevrilidir. Yumurtanın bünyesinde yağ, şeker ve proteinler gibi
yedek besinler bulunur. Bu besin rezervi, çıkacağı yolculuk
sırasında yumurta hücresinin beslenmesini sağlayacak ve eğer döllenme
olursa onu rahme ulaşana kadar da idare edecektir. |
1-Foliküler evre: Yumurta hücresinin
oluşmaya başladığı dönemdir. Yumurta ana hücresi, biraz önce de
belirttiğimiz gibi "folikül" adı verilen keseciklerin içinde bulunur.
Folikül oluşumu yaklaşık olarak 14 gün devam eder. Bir hipofiz hormonu
olan FSH (folikül uyarıcı hormon) kan yoluyla yumurtalıklara gelir. Bu
hormonun yumurtalıklarda folikülün oluşumu, gelişimi ve folikül
içindeki ana hücreden yumurtanın meydana gelmesini sağlamak gibi
görevleri vardır. Bu hormon aynı zamanda olgun folikülden östrojen
hormonunun salgılanmasına da neden olur.
Östrojen özellikle rahmin yapısını etkileyen bir hormondur.
Rahimdeki hücrelerin mitoz bölünmesini hızlandırarak bu bölgenin
kalınlaşmasını dolayısıyla döllenme işleminden bir süre sonra buraya
bağlanacak olan embriyonun yumuşak bir zemine tutunmasını sağlar.
Ayrıca döl yatağına fazla miktarda kan ve doku sıvısı gelmesini sağlar.
Her ay bu hazırlıklar gerçekleştirilir. Eğer yumurta döllenirse özel
hazırlanmış bu dokuya yerleşerek beslenecek ve gelişmesini
sürdürecektir.
İnsanın yaratılışının her aşamasında olduğu gibi burada da
mucizevi bir olay gerçekleşmektedir. Kadının üreme sistemindeki
hücreler, ileride misafir edecekleri embriyonun ihtiyaçlarını önceden
tespit etmekte, bu ihtiyaçlara yönelik hazırlıklar yapmakta, gelişecek
olan cenin için gereken en uygun ortamı oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Bir hücreler topluluğu böylesine şuur ve akıl gerektiren işlemleri
nasıl gerçekleştirebilir? Elbette hücrelerin böyle bir akıl ve şuura
sahip olduklarını söylemek imkansızdır. Ama kadının üreme sistemindeki
(hatta hipofiz bezindekiler) hücreler imkansız olarak nitelendirdiğimiz
bu olayı gerçekleştirmekte, hiç tanımadıkları embriyonun ihtiyaçlarına
en uygun ortamı önceden hazırlamaktadırlar.
Kuşkusuz bunları hücrelerin kendi akılları ve iradeleriyle
yaptığını iddia etmek akıl ve mantık sahibi hiçbir insan için mümkün
değildir. Kendi şuuru ve iradesiyle başarması mümkün olmayan bir şeyi,
şuursuz atomlardan oluşan hücrelerin başardığını iddia eden insan
elbette büyük bir mantık bozukluğu içinde demektir. O halde karşımıza
çıkan gerçek apaçıktır: Bir insanın yaratılışında rol oynayan tüm
hücreler, kendilerine Yaratıcılarının ilham ettiği görevleri yerine
getirmekte, böylece yeryüzünde her dünyaya gelen insanla birlikte bir
mucizenin gerçekleşmesine vesile olmaktadırlar.
2-Luteal evre (Yumurtlama evresi): Bu evrede
yumurtayı taşıyan kesecik (folikül) çatlar ve yumurta serbest hale
geçer. Ancak yumurtalıklardan boşluğa bırakılan yumurta hücresini
yakalayacak bir yardımcıya ihtiyaç vardır. Aksi takdirde yumurta
hücresi spermle buluşacağı yere doğru ilerleyemeyecek ve hiçbir şekilde
spermle karşılaşamayacaktır. İşte bu noktada yumurtalık ve rahim
arasındaki tüp şeklinde yapılar olan "fallop tüpleri" devreye girer.
Yumurtalıklardan boşluğa bırakılan yumurta hücresi, bir ahtapot gibi
dev kollara sahip olan fallop tüpü tarafından yakalanır. Döllenme
işleminin gerçekleştiği yer olan fallop tüpünde sperm olup olmamasına
göre daha sonraki aşamalar şekillenir.

Bütün bu işlemlerin denetimini sağlayan ise hipofiz bezinden
salgılanan luteinleştirici hormon (LH)'dur. Bu hormonla ilgili önemli
bir noktaya daha dikkat çekmekte yarar vardır. Olgunlaşmış yumurta
hücresinin içinde bulunduğu keseciğin (folikül) çatlaması ve böylece
yumurtanın spermle buluşacağı yere ilerlemesinde LH hormonu mutlaka
gereklidir. Bu hormonun olmaması demek -diğer hormonlar eksiksiz
salgılansa da- folikülün yumurtlama evresine kadar gelişememesi
demektir. Ancak böyle bir aksaklık olmaz ve yumurtlama döneminden
yaklaşık 2 gün önce bilim adamlarının açıklayamadığı, henüz tam
bilinmeyen nedenlerle, ön hipofiz bezinin LH hormonu salgılamasında
artış görülür. Aynı dönemde FSH isimli hormonda da artış belirir ve iki
hormonun etkisiyle her ay düzenli olarak yumurtlama işlemi
gerçekleşir. Yani hipofiz bezi burada da şaşmaz bir vakit hesabı
yapmakta, tam gereken vakitte gereken hormonları, gerektiği miktarda
salgılamaya başlamaktadır.
Elbette bu şuurlu davranışı hipofiz bezinin kendinden, bu bezi
oluşturan hücrelerden beklemek mümkün değildir. Eğer ortada açıkça
görülen yüksek bir akıl ve irade varsa, bu aklın ve iradenin de bir
sahibi vardır. İnsanın yaratılış aşamalarındaki tüm bu mucizevi
olaylarda tecelli eden akıl ve irade sonsuz kudret sahibi olan Allah'a
aittir.
3-Korpus luteum (sarı cisim) evresi:
Yumurtanın çıkmasından sonra boş kalan keseciğin (folikül) içi kanla
dolar. Bu keseciklerin bulunduğu boşluğu çevreleyen "granüloza" ve
"teka" isimli özel hücreler çoğalarak kesecik içindeki pıhtılaşmış
kanın yerini alırlar. Bu hücreler lipidce zengin, sarı renkli
hücrelerdir. Böylece yumurtanın ayrıldığı folikül, içine dolan
sıvılarla genişleyerek "korpus luteum" (sarı cisim) adı verilen aktif
bir yapı meydana getirmiş olur.
Korpus luteum denen bu yapı rahmin (uterus) embriyo için
hazırlanması ve gebeliğin sağlıklı şekilde sürdürülmesi üzerinde çok
önemli bir rol oynar. Bu yapının en önemli özelliği LH (luteinleştirici
hormonun)'un da etkisiyle progesteron adlı hormonu salgılamasıdır. Son
derece önemli fonksiyonları olan progesteron hormonu rahim duvarını
uyarır. Rahimdeki en önemli değişim mukoza tabakasında oluşur. Östrojen
ve progesteron hormonlarının etkisiyle mukoza kalınlaşmaya başlar.
Bezler ve kılcal damarlar yüzeye kadar ulaşır, rahim duvarı kıvrımlı
bir yapı alır. Bezlerin salgı faaliyetleri artar. Bu değişimlerdeki
amaç, döllenmeden sonra embriyonun yerleşmesi için uygun bir ortam
hazırlamaktır. Ayrıca rahim kaslarını dinlenmeye zorlayarak gebeliğin
devamını sağlar. Bundan başka progesteron süt bezlerinin gelişmesine de
etki eder.

Yumurtanın folikülden çıkmasıyla birlikte
oluşan korpus luteum, progestoren ve östrojen hormonlarını salgılamaya
başlar. Progesteron hormonu rahim duvarını uyarır. Bu hormonların
etkisiyle rahim duvarında değişimler başlar. Bu değişimlerdeki amaç,
döllenmeden sonra embriyonun yerleşmesi için uygun bir ortam
hazırlamaktır. Bu işlemlerin tümü bütün kadınlarda aynı sırayla aynı
mükemmellikte gerçekleşir. Bu işlemler de çok açık bir plan ve
tasarımın ürünüdürler. |
Bir hormonun diğerinin üzerinde etki oluşturması, üstelik
bunu tam gereken zamanlarda yapabilecek bir sezgiye sahip olması
tesadüflerle açıklanması mümkün olmayan bir durumdur. Bu durumda akla
sorular gelmektedir. Şuursuz atomların birleşimiyle oluşan bir molekül
nasıl olup ta böylesine hassas bir sezgi gücüne sahip olmakta ve
insiyatif kullanarak insanın en rahat edeceği şekilde vücuttaki
işlemleri düzenlemektedir? Hormonları oluşturan moleküllerin akla ve
şuura sahip olamayacağı açıktır. Bu durum, sistemin çok üstün bir güç
tarafından birbirini tamamlayıcı özelliklerle birlikte var edildiğini
bize gösterir. Hormonları oluşturan moleküllere, bu molekülleri
oluşturan atomlara şuurlu davranışlarda bulunmalarını ilham eden,
göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'tır.
Korpus luteum devresi 12-14 gün sürer. Bu sürenin sonunda eğer
döllenme meydana gelmezse korpus luteum bozulur ve aynı evreler
tekrarlanır. Korpus luteum'un bozulmasıyla birlikte östrojen,
progesteron ve diğer hormonlar da artık salgılanmaz, yani görev yine
hipofiz bezindedir. Hipofiz bezinde tekrar FSH ve LH hormonları
salgılanmaya başlanır. Bu da yeni foliküllerin büyümesini başlatır.
Ancak bu foliküller yeterince gelişme gösteremezler, çünkü östrojen ve
progesteron yokluğu rahimde yeni bir dönemin (menstrüasyon) başlamasına
neden olur.
4-Menstrüasyon evresi: Döllenmemiş
yumurtanın vücuttan atıldığı devredir. Döllenme gerçekleşmediği için,
daha önce hazırlanmış olan rahim duvarı gerilir, kılcal damarların
kopması ile birlikte yumurta dışarı atılır. Bu dönemden sonra vücut
bütün bu işlemleri tekrar yapmak için hazırlıklara başlayacaktır.
Bu evrelerin tümü belli bir dönem boyunca, bütün kadınlarda
sürekli tekrarlanır. Her ay yeni yumurta hücreleri oluşur, aynı
hormonlar aynı dönemlerde tekrar tekrar salgılanır, kadın vücudu sanki
döllenme olacakmış gibi hazırlanır. Ancak son aşamada spermin olmasına
ya da olmamasına göre vücuttaki hazırlıkların yönü değişir.